“Düş
var olan en gerçek şeydir.”
“Bir gün, artık çalışması gerekmeyen,
düşlemeyi bilen bir toplum olacak; sevgi dolu, düşlemeye yetecek kadar zengin
ve düşlediği için ebediyen zengin kalacak bir insanlık.”
“Her insan yeniden doğmadan önce mutlaka
ölmelidir. “Ölmek” hüzünlerin yönettiği kaba saba bir dünyadan yok olmak ve
daha üst düzeyde ortaya çıkmaktır.”
“Tüm olasılıklar şimdinin içinde
bulunur.”
“Ben” içinde taşıdığın ayrılıktır; “ben”
senin yalanlar ordundur. Kendi “küçük ben”lerinden bini her söyleyişinde yalan
söylüyorsun.
Ancak kim olduğunu biliyorsan “ben”
diyebilirsin. Yaşamının efendisiysen ve bir iraden varsa.
Kendini gözle. Kim olduğunu bul!
“…dünya senin onu düşlediğin gibidir.”
“Bir tek düş gerçektir.”
Visibilia ex Invisibilibus
Gördüğümüz ve dokunduğumuz her şey, her
görünen bir görünmeyenden gelir.
“Kendini içinde bağışlamak, yaşayan bir
insanın yapması gereken asıl işidir.”
“Bağımlı olmak, kişinin kendisine
inanmayı bıraktığının ve düşlemekten vazgeçtiğinin bir göstergesidir.”
“Dünyanın bütün kitapları, varlığın tek
bir atomunda saklıdır.”
Sevgi sözcüğünün gerçek anlamını,
Latince karşılığı olan a-mors, yani “ölümün olmaması veya ölümsüzlük”
etimolojisinde bulabiliriz.
Ölümsüz şehir Roma’nın adı da “amor”
sözcüğünün tersten yazılmış biçimiydi ve bu bir rastlantı değildi. Roma’ya
kurucusunun ona verdiği adın içine mühürlenerek “ölümsüz” yazgısı kazınmıştı.
“Beden, ruhun ete bürünmüş halidir. Ruh
ne kadar ölümsüzse, beden de o kadar ölümsüzdür.”
“Kişi başına gelen durumlara karşı tavrını
değiştirdiğinde, başına gelecek olayların doğası da zamanla değişecektir.”
Lupelius’un felsefesine göre, bizim
varoluş durumlarımız uygun olayları kendisine çeker ve bu olaylar, bizim içinde
bulunduğumuz aynı durumları yeniden yaşamamıza neden olur.
İster bilinçli, ister bilinçsiz olsun,
kişinin başına dışarıdan gelen hiçbir olay onun rızası olmadan gerçekleşmez.
Hiçbir şey insan düşüncelerinin içinden geçmeden oluşamaz. İşte bu yüzden
düşünce en büyük güçtür. Lupelius
Varoluş bizim icadımızdır ve bu yüzden
sadece bize bağlıdır. Lupelius
Geleceği bilen Delphi tanrısı Apollon
Yunan uygarlığının birleştirici bir simgesiydi.
Delphi’ye geleceği üstüne Tanrı’ya soru
sormaya gelen bir hac yolcusu, kehanet için yapılmış bu tapınağın girişindeki
alınlığa kazılmış “Kendini bil” sözüyle karşılaşırdı.
(Yunanlılar) o dönemde, dünyanın tüm
felsefelerini temellerinden sarsan bir ikilemle önceden belirleniş ve
kaçınılmaz bir gelecek bildiren ölümlü kaderini mi, yoksa homo faber, yani
insanın kendi kaderinin mimar olduğu inancını mı izlemeli sorusu karşısında
kararsız kalmışlardı
Kendini bil.
Kendisini, varlığını, kendi
düşüncelerini, önyargılarını ve duygularını bilen kişi, geleceğini de
bilmektedir, çünkü düşündüğümüz her şey yaşadığımız dünyayla bağlantılıdır; ruh
durumumuz kendi kaderimizdir.
“Her şey burada ve andadır! Her insanın
yaşamında, geçmiş ve gelecek daima birlikte hareket etmektedir.”
Geçmiş ve gelecek, birbirinden ayrı
değil, iç içe geçmiş dünyalardı, ayrılmaları olanaksızdı. İşte tek gerçek
buydu.
Tek çözüm de “kendini içinde
bağışlamaktı”. “Kendini bağışlamak” bir zaman makinesiydi…sıradan bir akılda
çoktan silinip gitmiş olan geçmişe ve henüz bilinmeyen geleceğe yolculuk
etmemizi sağlayan bir makine.
Geçmiş ve geleceğin bu an içine
sıkıştırıldığı “dikey zaman” ve “zaman beden” kavramları…
Bir kişi “kendini gözlemleyebilirse”
geçmişindeki her şeyi düzeltebilir.
Kendini gözleme, düşleme sanatının
sadece ilk adımıdır.
“Ölüm bir hatadır. Ve doğaya aykırıdır.”
Lupelius el yazmasında: “Yiyecek, uyku,
seks, hastalık, yaşlılık ve ölüm zihinsel kötü alışkanlıklardır. Boş inanış ve
yanılsamalardır. Kişi bunlardan kurtulmalıdır.” diyordu.
Daha az ye, daha çok düşle. Daha az uyu,
daha çok nefes al. Daha az öl ve ebediyen yaşa.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder