Toplam Sayfa Görüntüleme Sayısı

6 Temmuz 2012 Cuma




 “Düş var olan en gerçek şeydir.”
“Bir gün, artık çalışması gerekmeyen, düşlemeyi bilen bir toplum olacak; sevgi dolu, düşlemeye yetecek kadar zengin ve düşlediği için ebediyen zengin kalacak bir insanlık.”
“Her insan yeniden doğmadan önce mutlaka ölmelidir. “Ölmek” hüzünlerin yönettiği kaba saba bir dünyadan yok olmak ve daha üst düzeyde ortaya çıkmaktır.”
“Tüm olasılıklar şimdinin içinde bulunur.”
“Ben” içinde taşıdığın ayrılıktır; “ben” senin yalanlar ordundur. Kendi “küçük ben”lerinden bini her söyleyişinde yalan söylüyorsun.
Ancak kim olduğunu biliyorsan “ben” diyebilirsin. Yaşamının efendisiysen ve bir iraden varsa.
Kendini gözle. Kim olduğunu bul!
“…dünya senin onu düşlediğin gibidir.”
“Bir tek düş gerçektir.”
Visibilia ex Invisibilibus
Gördüğümüz ve dokunduğumuz her şey, her görünen bir görünmeyenden gelir.
“Kendini içinde bağışlamak, yaşayan bir insanın yapması gereken asıl işidir.”
“Bağımlı olmak, kişinin kendisine inanmayı bıraktığının ve düşlemekten vazgeçtiğinin bir göstergesidir.”
“Dünyanın bütün kitapları, varlığın tek bir atomunda saklıdır.”
Sevgi sözcüğünün gerçek anlamını, Latince karşılığı olan a-mors, yani “ölümün olmaması veya ölümsüzlük” etimolojisinde bulabiliriz.
Ölümsüz şehir Roma’nın adı da “amor” sözcüğünün tersten yazılmış biçimiydi ve bu bir rastlantı değildi. Roma’ya kurucusunun ona verdiği adın içine mühürlenerek “ölümsüz” yazgısı kazınmıştı.
“Beden, ruhun ete bürünmüş halidir. Ruh ne kadar ölümsüzse, beden de o kadar ölümsüzdür.”
“Kişi başına gelen durumlara karşı tavrını değiştirdiğinde, başına gelecek olayların doğası da zamanla değişecektir.”
Lupelius’un felsefesine göre, bizim varoluş durumlarımız uygun olayları kendisine çeker ve bu olaylar, bizim içinde bulunduğumuz aynı durumları yeniden yaşamamıza neden olur.
İster bilinçli, ister bilinçsiz olsun, kişinin başına dışarıdan gelen hiçbir olay onun rızası olmadan gerçekleşmez. Hiçbir şey insan düşüncelerinin içinden geçmeden oluşamaz. İşte bu yüzden düşünce en büyük güçtür. Lupelius
Varoluş bizim icadımızdır ve bu yüzden sadece bize bağlıdır. Lupelius
Geleceği bilen Delphi tanrısı Apollon Yunan uygarlığının birleştirici bir simgesiydi.
Delphi’ye geleceği üstüne Tanrı’ya soru sormaya gelen bir hac yolcusu, kehanet için yapılmış bu tapınağın girişindeki alınlığa kazılmış “Kendini bil” sözüyle karşılaşırdı.
(Yunanlılar) o dönemde, dünyanın tüm felsefelerini temellerinden sarsan bir ikilemle önceden belirleniş ve kaçınılmaz bir gelecek bildiren ölümlü kaderini mi, yoksa homo faber, yani insanın kendi kaderinin mimar olduğu inancını mı izlemeli sorusu karşısında kararsız kalmışlardı
Kendini bil.
Kendisini, varlığını, kendi düşüncelerini, önyargılarını ve duygularını bilen kişi, geleceğini de bilmektedir, çünkü düşündüğümüz her şey yaşadığımız dünyayla bağlantılıdır; ruh durumumuz kendi kaderimizdir.
“Her şey burada ve andadır! Her insanın yaşamında, geçmiş ve gelecek daima birlikte hareket etmektedir.”
Geçmiş ve gelecek, birbirinden ayrı değil, iç içe geçmiş dünyalardı, ayrılmaları olanaksızdı. İşte tek gerçek buydu.
Tek çözüm de “kendini içinde bağışlamaktı”. “Kendini bağışlamak” bir zaman makinesiydi…sıradan bir akılda çoktan silinip gitmiş olan geçmişe ve henüz bilinmeyen geleceğe yolculuk etmemizi sağlayan bir makine.
Geçmiş ve geleceğin bu an içine sıkıştırıldığı “dikey zaman” ve “zaman beden” kavramları…
Bir kişi “kendini gözlemleyebilirse” geçmişindeki her şeyi düzeltebilir.
Kendini gözleme, düşleme sanatının sadece ilk adımıdır.
“Ölüm bir hatadır. Ve doğaya aykırıdır.”
Lupelius el yazmasında: “Yiyecek, uyku, seks, hastalık, yaşlılık ve ölüm zihinsel kötü alışkanlıklardır. Boş inanış ve yanılsamalardır. Kişi bunlardan kurtulmalıdır.” diyordu.
Daha az ye, daha çok düşle. Daha az uyu, daha çok nefes al. Daha az öl ve ebediyen yaşa.

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder